ÜLKEMİZİN İNSAN HAKLARI KARNESİ ZAYIF

GÜNDEM 10.12.2020 - 22:15, Güncelleme: 08.12.2023 - 04:21 2282+ kez okundu.
 

ÜLKEMİZİN İNSAN HAKLARI KARNESİ ZAYIF

Saadet Partisi Antalya İl Başkan Yardımcısı Av.Hasan Burgan 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü 72. Yıldönümü vesilesiyle bir basın açıklaması yaptı. Burgan, “İnsan hakları; bireyin insan olması nedeniyle doğuştan sahip olduğu, devredilmez ve vazgeçilmez nitelikteki haklardır” dedi.

BM İNSAN HAKLARI EVRENSEL BEYANNAMESİ 17. Yüzyıldan günümüze kadar insan haklarını sayan ve sınıflandıran çok sayıda liste olmuştur diyen Saadet Partisi İl Başkan Yardımcısı Av. Hasan Burgan, Bunlardan en önemlisi 10 Aralık 1948 tarihli BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesidir. Bu nedenle 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü olarak kutlanmaktadır diye ederek; “Hayat hakkı, kişi özgürlüğü ve dokunulmazlığı , toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı, düşünce ve düşünceyi açıklama özgürlüğü , çalışma özgürlüğü, inanç ve ibadet özgürlüğü mülkiyet hakkı , kamu hizmetine girme hakkı ,eşitlik hakkı , adil yargılanma hakkı en başta gelen insan haklarındandır. Birinci kuşak hakların temel özelliği, kişilere devletin karışamayacağı bir alan meydana getirmesidir. İnsan hakları olanı değil olması gerekeni gösterir. Bir ülkede insan haklarının uygulanmaması, bu hakların o ülkenin insanı için temel bir gereklilik olduğu gerçeğini değiştirmez. İnsan hakları her zaman ve her yerde gerçekleştirilmesi gereken ilkelerdir ve büyük çoğunluğu devletin bireye bir hizmet sunma ödevi yükler” dedi. TÜRKİYE’NİN İNSAN HAKLARI KARNESİ PARLAK OLMADI Türkiye’nin İnsan Hakları konusunda karnesinin parlak olmadığını ve özellikle son beş yılda yönetimin giderek otoriterleştiğini  ifade eden Burgan;  Özellikle 15 Temmuz 2016 tarihindeki darbe teşebbüsünün bu hususta belirleyici bir rolü olmuştur. Darbe teşebbüsünün bastırılmasına rağmen OHAL ilan edilerek, bu durum otoriter rejimin inşası için bir fırsata dönüştürülmüştür söylüyerek; “OHAL ortamında 16 Nisan 2017 tarihli referandumla YSK tarafından kabul edildiği ilan edilen Anayasa değişiklikleri ile “Partili Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi veya Türk Tipi Başkanlık Modeli”ne geçildi. Oluşturulan yeni dönemde özellikle seçim sisteminde meydana getirilen değişikliklerle seçme ve seçilme hakkının önüne engeller konulmuştur” ifade etti. HALKIN DOĞRU HABER VE BİLGİLENME HAKKI ENGELLENMİŞTİR Saadet Partisi İl Başkan Yardımcısı Av. Hasan Burgan, 2019 yılı, en temel haklardan olan ifade, örgütlenme, toplanma ve gösteri haklarının oldukça fazla sınırlandırılıp, yasaklandığı bir yıl olmuştur. Baskı araçlarının başında ise maalesef yargı kullanılmıştır diyerek; “Ülkede çok sayıda basın yayın ve medya kuruluşu olmasına rağmen kartel oluşturularak halkın doğru habere ulaşma ve bilgilenme hakkı engellenmiştir. Meydana getirilen kutuplaşma ortamında farklı düşünce ve kanaate sahip olanlar terör ya da ihanet ile ilişkilendirilmiştir. Düşünce ve düşünceyi açıklama özgürlüğü muhalif görüşler için tamamen ortadan kaldırılmıştır” dedi. ÇALIŞMA, HERKESİN HAKKI VE ÖDEVİDİR Burgan, sözlerini şöyle sürdürdü: “1982 Anayasası m 49'a göre, “Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir. Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları korumak, çalışmayı desteklemek ve işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak için gerekli tedbirleri alır. Oysa uygulanan ekonomik model ile Türkiye'deki 15-24 yaş arası genç nüfusta işsizlik” yüzde 24.8'e, “geniş tanımlı genç işsizlik” yüzde 27'ye yükseldi. İşgücüne dahil olmayan gençlerin yüzde 74'ü eğitimde yer alırken; ne eğitimde ne de istihdamda olanların oranı yüzde 25 olmuştur. Çalışma özgürlüğü , ekonomik gerekçeler gösterilerek devletin bahaneler bulmasını değil , başta israf ve savurganlığı önleyerek planlı ve proğramlı yatırımlarla istihdam alanları açmak ve gençlerin önündeki engeli kaldırmak en önemli görevidir. Eğitim , devlet tarafından yeterli personel ve fiziki altyapı sağlanamadığı için adeta özelleştirilmiş, bu durum fırsat eşitliğini ortadan kaldırdığı gibi eğitim hakkının önünde en büyük engel haline gelmiştir. En önemli insan haklarının başında kuşkusuz adil yargılanma hakkı gelmektedir. Makul sürede yargılanmak herkesin hakkıdır.Şayet Türkiye’de son dönemlerde en fazla konuşulan gündemin başında gelen yargı reformu ciddi anlamda yapılacaksa işe Hukuk Fakültelerinden başlanılmalıdır. 87 si devlet 45 ‘i vakıf olmak üzere Türkiye’de 132 Hukuk Fakültesi vardır. Birçok Hukuk Fakültesi dekanı hukukçu değildir.Hukuk eğitimi ciddi bir iştir. Türkiye’de yargılamaların çok uzun sürdüğü , Yargıtaya’a giden dosyaların yıllarca karara bağlanamadığı yargı çevresinin şikayet konusudur. Bölge Adliye Mahkemeleri ile Yargıtay arasında iş bölümü yapılarak dosyalar BAM ve Yargıtay arasında paylaştırılarak kesin sonuca bağlanmalıdır. Geciken adalet tarafları tatmin etmemekte makul sürede yargılama hakkının ihlal edilmesi nedeniyle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru 2012 yılında 1342 iken 2019 yılında 42971 yükselmiştir. İç hukuk yollarının tüketilmesinin ardından yapılan başvurular açısından AİHM'de Türkiye'nin 2019 karnesi ne yazıkki parlak değildir. Türkiye 9.250 dosya ile , Rusya’nın (15.050 dosya) ardından AİHM önünde hakkında en fazla dava başvurusu olan ülkedir...”
Saadet Partisi Antalya İl Başkan Yardımcısı Av.Hasan Burgan 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü 72. Yıldönümü vesilesiyle bir basın açıklaması yaptı. Burgan, “İnsan hakları; bireyin insan olması nedeniyle doğuştan sahip olduğu, devredilmez ve vazgeçilmez nitelikteki haklardır” dedi.

BM İNSAN HAKLARI EVRENSEL BEYANNAMESİ

17. Yüzyıldan günümüze kadar insan haklarını sayan ve sınıflandıran çok sayıda liste olmuştur diyen Saadet Partisi İl Başkan Yardımcısı Av. Hasan Burgan, Bunlardan en önemlisi 10 Aralık 1948 tarihli BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesidir. Bu nedenle 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü olarak kutlanmaktadır diye ederek; “Hayat hakkı, kişi özgürlüğü ve dokunulmazlığı , toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı, düşünce ve düşünceyi açıklama özgürlüğü , çalışma özgürlüğü, inanç ve ibadet özgürlüğü mülkiyet hakkı , kamu hizmetine girme hakkı ,eşitlik hakkı , adil yargılanma hakkı en başta gelen insan haklarındandır. Birinci kuşak hakların temel özelliği, kişilere devletin karışamayacağı bir alan meydana getirmesidir. İnsan hakları olanı değil olması gerekeni gösterir. Bir ülkede insan haklarının uygulanmaması, bu hakların o ülkenin insanı için temel bir gereklilik olduğu gerçeğini değiştirmez. İnsan hakları her zaman ve her yerde gerçekleştirilmesi gereken ilkelerdir ve büyük çoğunluğu devletin bireye bir hizmet sunma ödevi yükler” dedi.

TÜRKİYE’NİN İNSAN HAKLARI KARNESİ PARLAK OLMADI

Türkiye’nin İnsan Hakları konusunda karnesinin parlak olmadığını ve özellikle son beş yılda yönetimin giderek otoriterleştiğini  ifade eden Burgan;  Özellikle 15 Temmuz 2016 tarihindeki darbe teşebbüsünün bu hususta belirleyici bir rolü olmuştur. Darbe teşebbüsünün bastırılmasına rağmen OHAL ilan edilerek, bu durum otoriter rejimin inşası için bir fırsata dönüştürülmüştür söylüyerek; “OHAL ortamında 16 Nisan 2017 tarihli referandumla YSK tarafından kabul edildiği ilan edilen Anayasa değişiklikleri ile “Partili Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi veya Türk Tipi Başkanlık Modeli”ne geçildi. Oluşturulan yeni dönemde özellikle seçim sisteminde meydana getirilen değişikliklerle seçme ve seçilme hakkının önüne engeller konulmuştur” ifade etti.

HALKIN DOĞRU HABER VE BİLGİLENME HAKKI ENGELLENMİŞTİR

Saadet Partisi İl Başkan Yardımcısı Av. Hasan Burgan, 2019 yılı, en temel haklardan olan ifade, örgütlenme, toplanma ve gösteri haklarının oldukça fazla sınırlandırılıp, yasaklandığı bir yıl olmuştur. Baskı araçlarının başında ise maalesef yargı kullanılmıştır diyerek; “Ülkede çok sayıda basın yayın ve medya kuruluşu olmasına rağmen kartel oluşturularak halkın doğru habere ulaşma ve bilgilenme hakkı engellenmiştir. Meydana getirilen kutuplaşma ortamında farklı düşünce ve kanaate sahip olanlar terör ya da ihanet ile ilişkilendirilmiştir. Düşünce ve düşünceyi açıklama özgürlüğü muhalif görüşler için tamamen ortadan kaldırılmıştır” dedi.

ÇALIŞMA, HERKESİN HAKKI VE ÖDEVİDİR

Burgan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“1982 Anayasası m 49'a göre, “Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir. Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları korumak, çalışmayı desteklemek ve işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak için gerekli tedbirleri alır. Oysa uygulanan ekonomik model ile Türkiye'deki 15-24 yaş arası genç nüfusta işsizlik” yüzde 24.8'e, “geniş tanımlı genç işsizlik” yüzde 27'ye yükseldi. İşgücüne dahil olmayan gençlerin yüzde 74'ü eğitimde yer alırken; ne eğitimde ne de istihdamda olanların oranı yüzde 25 olmuştur. Çalışma özgürlüğü , ekonomik gerekçeler gösterilerek devletin bahaneler bulmasını değil , başta israf ve savurganlığı önleyerek planlı ve proğramlı yatırımlarla istihdam alanları açmak ve gençlerin önündeki engeli kaldırmak en önemli görevidir.

Eğitim , devlet tarafından yeterli personel ve fiziki altyapı sağlanamadığı için adeta özelleştirilmiş, bu durum fırsat eşitliğini ortadan kaldırdığı gibi eğitim hakkının önünde en büyük engel haline gelmiştir.

En önemli insan haklarının başında kuşkusuz adil yargılanma hakkı gelmektedir. Makul sürede yargılanmak herkesin hakkıdır.Şayet Türkiye’de son dönemlerde en fazla konuşulan gündemin başında gelen yargı reformu ciddi anlamda yapılacaksa işe Hukuk Fakültelerinden başlanılmalıdır. 87 si devlet 45 ‘i vakıf olmak üzere Türkiye’de 132 Hukuk Fakültesi vardır. Birçok Hukuk Fakültesi dekanı hukukçu değildir.Hukuk eğitimi ciddi bir iştir. Türkiye’de yargılamaların çok uzun sürdüğü , Yargıtaya’a giden dosyaların yıllarca karara bağlanamadığı yargı çevresinin şikayet konusudur. Bölge Adliye Mahkemeleri ile Yargıtay arasında iş bölümü yapılarak dosyalar BAM ve Yargıtay arasında paylaştırılarak kesin sonuca bağlanmalıdır. Geciken adalet tarafları tatmin etmemekte makul sürede yargılama hakkının ihlal edilmesi nedeniyle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru 2012 yılında 1342 iken 2019 yılında 42971 yükselmiştir.

İç hukuk yollarının tüketilmesinin ardından yapılan başvurular açısından AİHM'de Türkiye'nin 2019 karnesi ne yazıkki parlak değildir. Türkiye 9.250 dosya ile , Rusya’nın (15.050 dosya) ardından AİHM önünde hakkında en fazla dava başvurusu olan ülkedir...”

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gazeteakdeniz.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.