ANTGİAD DEĞİŞMESİ GEREKEN İNSANDIR DOĞA DEĞİL
ANTGİAD DEĞİŞMESİ GEREKEN İNSANDIR DOĞA DEĞİL
Dünyadaki yangınların yüzde 98’inin insan kaynaklı olduğunu da belirten Kavgacı, “Doğa ile insan artık iç içe. İnsan kaynaklı olmayan yangınlara sebep yıldırım düşmesidir. Bunun dışındaki sebeplerin tamamı insan kaynaklı olmaktadır. Bu yangınların önüne geçilmesi yalnızca insanların artık bu konuda daha fazla bilinç sahibi olmasıyla sağlanabilir. İnsanın doğa ile yaşamayı öğrenmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Dünyadaki yangınların yüzde 98’inin insan kaynaklı olduğunu da belirten Kavgacı, “Doğa ile insan artık iç içe. İnsan kaynaklı olmayan yangınlara sebep yıldırım düşmesidir. Bunun dışındaki sebeplerin tamamı insan kaynaklı olmaktadır. Bu yangınların önüne geçilmesi yalnızca insanların artık bu konuda daha fazla bilinç sahibi olmasıyla sağlanabilir. İnsanın doğa ile yaşamayı öğrenmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
DEĞİŞTİRİLMESİ GEREKEN DOĞA DEĞİL, İNSANIN DOĞAYLA İLİŞKİSİ
Antalya Genç İş İnsanları Derneği (ANTGİAD) çevrimiçi toplantısı Karabük Üniversitesi Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölüm Başkanı Yangın Ekolojisi, Bitki Sosyoloji ve Silvikültür (Orman Yetiştirme) Uzmanı Prof. Dr. Ali Kavgacı’ın katılımıyla gerçekleştirildi. ANTGİAD Başkanı Osman Sert’in moderatörlüğünde gerçekleştirilen toplantıda orman yangınlarının Akdeniz Bitki Örtüsü üzerindeki etkileri ve yangın sonrası restorasyon çalışmaları konuşuldu.
Tarihimizin en büyük yangını
Orman Yangınlarının Akdeniz Bitki Örtüsü Üzerindeki Etkileri ve Yangın Sonrası Restorasyon Çalışmaları konulu çevrimiçi toplantının açılışında konuşan ANGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Osman Sert, dernek olarak yangının ilk gününden itibaren sahada olarak yardım çalışmalarına katıldıklarını ifade etti. Yangının çok büyük bir alanı kapsadığına şahit olduklarını ifade eden Başkan Osman Sert, “Manavgat tarihimizin en büyük yangınlarından biri olarak içimizi acıttı. İnsanlarımızın evleri, iş yerleri ve yaşam alanları yandı. Ancak bunun ile birlikte Akdeniz’in akciğerlerini, orman alanlarımızın büyük bir kısmını da kaybettik. Ali Kavgacı hocamız bizlere yangının bitki örtüsü üzerindeki hasarlarını ve restorasyonun nasıl olacağı ile ilgili bilgiler verecek. Kendisinden aldığımız bilgiler ile birlikte ormanlarımızın yeniden hayata dönmesi için neler yapılması gerekiyorsa üzerimize düşeni yapmak için yol haritamızı çıkartacağız” şeklinde konuştu.
Mega-yangınlar yaşadık
Ülke olarak büyük yangınlarla mücadele edildiğini ifade eden Yangın Ekolojisi, Bitki Sosyoloji ve Silvikültür (Orman Yetiştirme) Uzmanı Prof. Dr. Ali Kavgacı, yangınlarda büyük kayıplar olduğunu söyledi. Ülke olarak zor günlerden geçtiklerini ifade eden Kavgacı, “Elbirliğiyle bu zor günlerin üstesinden geleceğimize inancım tam” şeklinde konuştu.
Küresel iklim değişimiyle birlikte Akdeniz havzasında meydana gelen sıcaklık artışının en önemli sonuçlarından biri de sıklıkla karşılaşılan mega-yangınlar olduğunu ifade eden Kavgacı, “Sıcaklığın yüksek, bağıl nemin düşük olduğu zamanlarda nedeni ne olursa meydana gelen her bir tutuşmanın mega-yangına dönüşme riski vardır. Yaşadığımız yangınlardan bazıları da mega-yangınlara dönüşmüştür” dedi.
Yangınların yüzde 98’i insan kaynaklı
Dünyadaki yangınların yüzde 98’inin insan kaynaklı olduğunu da belirten Kavgacı, “Doğa ile insan artık iç içe. İnsan kaynaklı olmayan yangınlara sebep yıldırım düşmesidir. Bunun dışındaki sebeplerin tamamı insan kaynaklı olmaktadır. Bu yangınların önüne geçilmesi yalnızca insanların artık bu konuda daha fazla bilinç sahibi olmasıyla sağlanabilir. İnsanın doğa ile yaşamayı öğrenmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
30 yıllık kızılçam ormanlarımız kendini yeniler
Yangın sonrası bitki örtüsündeki değişim ve yangın sonrası restorasyon üzerine çalışmalar yaptığını da ifade eden Prof. Dr. Kavgacı, “Kızılçam ormanları, sert yapraklı ormanlar ve makilikler yangına uyumlu ekosistemlerdir. Bu ekosistemleri meydana getiren bitkiler sahip oldukları uyum yetenekleri sayesinde yangın sonrası kolaylıkla gençleşebilmekte ve varlıklarını devam ettirebilmektedirler. En önemli uyum yetenekleriyse yangının teşvikiyle tohumdan gençleşme ve yangın sonrası sürgünden gençleşmedir. Yangının teşvikiyle tohumdan gençleşmeye en iyi örnek kızılçamdır. Kızılçam daimi bir şekilde tepesinde var olan tohum rezervi ile kozalakları ve tohumlarının yangına uyumu sayesinde yangın sonrası kolaylıkla genleşebilmektedir. Bunun sonucu olarak kızılçam yangın sahaları belli bir süre sonra ki bu süre yaklaşık olarak 20 yıldır, yeniden kızılçam ormanına dönüşebilmektedir. Ancak bu noktada önemli olan, kızılçam ormanının yangın sahasını tohumlayabilecek kadar tohuma sahip olup olmadığıdır. Bunun olabilmesi için ormanın yeterli tohumu tutabilecek yaşa ulaşmış olması gerekmektedir. Bu yaş ise yaklaşık olarak 30’lu yaşlardır. Yani bir kızılçam ormanı 30’lu yaşlara ulaşmamış ise sahanın doğal olarak kızılçam ormanına dönüşmesi pek mümkün değildir” diye konuştu.
Maki ve sert yapraklı ormanlar yangın öncesi çeşitliliğine 5 yılda döner
Kızılçamın sahaya gelememesi durumunda devreye sürgünden gençleşme yeteneğine sahip bitkiler girdiğini söyleyen Kavgacı, “Maki ve sert yapraklı ormanlar çoğunlukla bu bitkilerden meydana gelmektedir. Aynı bitkiler kızılçam ormanlarının ara ve alt katında da yer almaktadır. Sahaya kızılçamın yerleşemediği sahalar maki ve sert yapraklı ormanlara dönüşmektedir. Yangın öncesi maki ve sert yapraklı orman yapısında olan sahalar ise kısa bir süre sonra ki bu da yaklaşık olarak 5 yıl gibi bir süre. Yangın öncesi bitki çeşitliliğine ulaşabilmekte ve belli bir süre sonra ise yangın öncesi kuruluşlarına ulaşabilmektedir” ifadelerini kullandı.
30 yaşından küçük olan kızılçam orman alanları ağaçlandırılmalı
Yangın sonrası restorasyonunun bu durumların dikkate alınarak değerlendirilmesi gerektiğini de söyleyen Kavgacı, restorasyon çalışmalarıyla ilgili önerilerini de ANTGİAD üyeleri ile paylaştı. Restorasyon önerilerini dile getiren Kavgacı şöyle konuştu;
“30 yaşından daha yaşlı kızılçam ormanları, doğal gençleşme oranları farklı olsa da büyük oranda gençleşecektir. Bu nedenle, boşaltma kesimleri sonrasında bu alanlarda herhangi bir ekim veya dikim çalışmasına gerek yoktur. Genel olarak bu sahalara tohum serpme yapıldığı bilinmektedir. Söz konusu sahalara ait lokal tohum kaynakları büyük ihtimalle bulunmamaktadır. Dolayısıyla diğer bölgelerden getirilecek tohumların bu bölgelere serpilmesi uzun dönemde genetik bir bozulmaya neden olacağından bu uygulamadan kaçınılmalıdır.
Maki ve sert yapraklı ormanlar kısa bir süre içinde eski yapılarına ulaşacaklardır. Yangın sahasının büyüklüğü nedeniyle bu alanlarda herhangi bir çalışmaya gerek bulunmamaktadır. Bu sahaların ağaçlandırmaya konu edilmesi de uygun olmayacaktır. Çünkü sürgünden yenilenen çalılar çok hızlı bir büyüme gösterecektir ve dikilecek fidanların bu bitkilerle mücadele etmesi pek mümkün görünmemektedir.
Yaklaşık olarak 30 yaşından küçük olan genç kızılçam ormanları asıl olarak ağaçlandırma çalışmalarına konu olması gereken sahalardır. Bu alanlarda uygun ağaçlandırma teknikleriyle çalışmaların yapılması gerekir. Ağaçlandırma da kullanılacak türlerin başında da kızılçam gelmektedir. Mevcut yangınlar bize yangına dirençli-dayanaklı orman kurma kapsamında tür değişime giden uygulamaların pek bir faydasının olmadığını kanıtlamış bulunmaktadır. Mega-yangın karşısında hangi türle ağaçlandırma yapılırsa yapılsın fark etmemektedir. Öte yandan değiştirilmesi gerekenin doğa değil, insanın ve onun doğayla olan ilişkisinin olduğu bu yangınlarla birlikte bir kez daha ortaya çıkmıştır.”
Konuşması sonrasında ANTGİAD üyelerinin sorularını yanıtlayan Kavgacı’ya Başkan Osman Sert katkılarından dolayı teşekkür etti.
Saygılarımla,
Serkan SARIDAŞ
ANTGİAD Genel Sekreteri
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.