Anasayfa
Yazarlar
Hilmi ŞAHİN
Yazı Detayı
Bu yazı 1132+ kez okundu.
SERÇEYE BİNEN SEN, HAPİSTE YATAN BEN...!
Sevgili dostlar, uzun zamandır yazmamak için kendimi frenliyorum.
Yazmadığım zaman da inanın rahatsız oluyorum. Antalya’da gerçekleri haykıran, gündeme getiren, acık açık söyleyen ender kişilerden birisiyim. Bunla birlikte ciddi bedel ödeyen de benim.
Pişman mıyım, vallahi de pişman değilim…
Antalya, yıllık 60 binin üzerinde göç alan bir şehir. Şehre katkı sağlayan önemli şahsiyetlerin yanında, şehrinden ipini koparanlarında iştahını kabartan bir turizm kenti maalesef Antalya’mız. Hal böyle olunca taşradan gelen ipini koparmış paltolu tabaka Antalya Varyant’an izlediği Konyaaltı sahilinin büyülü manzarası karşısında mest olup şehirden bir yerlere çadır kurup postu seriyor. Antalya illegal işlerin döndüğü önemli bir sırada yer almaktadır. Uyuşturucu ve fuhuş almış başını gidiyor. Geçmişte Antalya’da bir çok mahalleye Çevik Kuvvet’in bile zorluklarla girebildiğini biliyoruz. Bunu haber yapan gazeteci dostlarımız mahkemelerde sürüm sürüm süründürüldüler. Antalya’da gazetecilik yapsan bir dert, yapmasan bin dert.
Türkiye’nin en fazla hemşeri derneği Antalya’da bulunmaktadır. Ne iş yaptıkları belli olmayan, amacı nedir bilinmeyen bu derneklerin tamamı kapatılmalıdır. Seçimden seçime siyasi malzeme olarak kullanılan bir çok hemşeri derneğini tüm Antalya kamuoyu bilmektedir. Seçimde siyasi malzeme olan bu dernekler, seçimlerden sonra illaki ödüllendirilmektedir. Verilen desteğin bedeli seçimlerden sonra ödeniyor. Antalya’nın geleceği açısından düşündüğünüz zaman, özellikle hemşeri dernekleri büyük bir tehlike arz etmektedir. Resmi kurumlarda, siyasi Parti’lerde “toprağım” ayağının nasıl döndüğünü bilmeyenimiz yoktur.
Taşı toprağı altın olarak görülen Antalya, rant çevreleri tarafından parsel parsel dağıtılıyor. Bunun son örneği ise, önceki gün AKP’li bakanların organize ettiği toplantıda yaşanan 500 bin lira krizinin patlak vermesi ile bir kez daha görülmüştür.
24 Haziran Milletvekilliği seçimlerinde 150 milyon dolarlık vurgun haberim sonrası, seçimin hemen ardından vay sen misin bu haberi yapan diye uyduruk bir gerekçe ile nasıl cezaevine atıldığımı, kimlerin attırdığını, nasıl attırdıklarını, ne istediklerini Türkiye’de özgürlüğümüzü kazandığımız zaman basacağımız “İhaneti Gördüm, Kumpası Yaşadım” kitabımızda ayrıntıları ile birlikte paylaşacağız.
Türkiye’de gerçekleri yazıyorsanız eğer bedel ödemeyi de göze almanız gerekmektedir. 13.’üncü yılına girdiğimiz basın hayatımızda başımıza gelmeyen kalmadı. Onur kırıcı paralı tuzaklar tutmayınca, ayarladıkları savcılarla düzmece polis baskınları, oda tutmayınca, sonuç Kepez E Tipi Kapalı Cezaevi. Her gün polis, adliye, nezaret ve cezaevi günlerinden sonra hayatta kalma mücadelemiz azimle devam etmektedir. Yaşanan illegal işleri her ne kadar biraz uzaktan seyretmeyi tercih etmiş olmamızın yanında, kulis bilgilerimizi de toplamaya devam ediyoruz.
Yazsan olmuyor, yazmasan olmuyor…
Yaşanan son 500 bin lira rüşvet krizini 7 aydır takip eden birisiyim. Hatta bir siyasi Parti il başkanının seçimden önce aldığı lüks marka serçe aracını aylardır fikri takip eden bir gazeteciyim. Yukarda bahsettiğim gibi her zaman, her ortamda gerçekleri söylemek bazen başınıza olmadık işler açabiliyor. İleriki günlerde yazılacak birçok haber var.
Serçeye binersen bir gün hesabını ödemeyi de göze alacaksınız.
Az önce de bahsettiğim gibi 500 bin lira rüşveti alan siyasi Parti il başkanı, zevki sefasını süren o, lüks hayat yaşayan yine o, gel gör ki, vay sen misin bunu haber yapan gazeteci diye cezaevine atılan ben…!
Şimdi adalet bunun neresinde arkadaş. Lüks marka 500 bin liralık serçeye binen sen, sefayı süren sen, hapiste yatan ben…
Buda bana ders olsun…!
Ekleme
Tarihi: 08 Mayıs 2020 - Cuma
SERÇEYE BİNEN SEN, HAPİSTE YATAN BEN...!
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.